18 Kasım 2022 Cuma

Yer Üstünden Notlar - III

 -Televizyonda en çok rastladığım ve etkilendiğim reklamdan bahsetmek istiyorum. Çekik gözlü 6 aylık bir bebek oyuncak aslanıyla yerde oyun oynarken evin dostane köpeği ona doğru yaklaşıyor ve bebek ağlamaya başlıyor. Morali bozulan köpek dostumuz bebekten uzaklaşıp onu hüzünlü bir şekilde uzaktan seyretmeye başlıyor. Bu duruma çok içerleyen evin babası da bebeğin köpeğe ısınması için düşünüp dahiyene bir fikir buluyor ve internetten aslan yelesi siparişi veriyor. Köpeğe bu aslan yelesini giydirdikten sonra önceden korkup ağlayan bebek, köpeği sevmeye başlıyor. Köpeğin de morali düzeliyor ve mutlu son. Gelelim işin özüne: Bu reklamda ne alınıp satıldığı ile zerre ilgilenmiyorum ama orda mahzun mahzun bakan köpekle öylesine bir empati kuruyorum ki bulabilsem koşup ona sarılacağım ve ‘ben seni olduğun gibi seviyorum dostum, hiç bu yeleleri takmana gerek yok’ diyeceğim. Bence ana fikir bu olmalıydı.

-Okul birincilikleri, dereceler, lisans, yüksek lisans ve doktora sonrasında insan bir şey olacağım artık sanıyor ama üzgünüm yine bir şey olamıyorsunuz. O yüzden yapmayın … Gidin sevdiğiniz işlerle uğraşın, sevdiğiniz insanlarla vakit geçirin, gençliğinizin tadını çıkarın, dünyayı gezin falan filan… Eğer param yok diyorsanız da söyleyeyim: Bütün bu saçmalıkları yaptıktan sonra da olmayacak:G Mesela daha geçen ay parasızlıktan akıllı robotum Müzeyyen’i sattım ve Fransızca kursuna yazıldım. Borçları yüzünden satacak bir şeyi kalmayınca kütüphanesini satmaya kalkışan Diderot'un da kulaklarını çınlatıp daha o kadar düşmedim diye sevindim. Yani benden kötüleri de var Müzeyyen:G Je suis désolé …

-'Ben artık bu işi yapmayacağım' demek için ya çok erken ya da çok geç kalmışım. Üstün matematiksel becerilerim mühendislik eğitimi aldıktan sonra körelmiş. Üstün yazarlık yeteneğim bilimsel makale kalıplarının içinde sıkışıp kalmış… Yaratıcılığımı sınırlamışlar, marjinalliğimi törpülemişler, gözlerimdeki ışığı söndürmüşler resmen… Artık eğitimin bir çeşit kalıba sokma işlemi olduğuna inanıyorum. Kalıplara sığamayan her taraftan taşan beni bile kenarlardan sıyıra sıyıra üstüne bastıra bastıra bir kalıba sokmuşsunuz. Tebrikler! Başardınız! Artık geçmişte neyi iyi yapıyorsam şimdi yapamıyorum. Ne kadar uçsuz bucaksız hayalim ve potansiyelim vardıysa artık yok. Hepsi Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği hocaları sayesinde… Kendinizle gurur duyabilirsiniz. Pinpon topu gibi aranızda beni sektirip duvardan duvara vurup öldürdünüz. Tebrikler! Şimdi bir 12 yıl da iyileşmek ve kendi özüme dönmek için harcamam gerekecek. Neyse ki etki edemediğiniz bir yeteneğim daha var: Atış yapmak. Ama öyle böyle değil müthiş atış yapmak… Hala tek bir kurşun sektirmeden lunaparktaki bütün balonları vurabiliyorum:G Askere gidebilsem beni kesin keskin nişancı yaparlardı…

-Kızdığım ya da tepki gösterdiğim bi insanın ‘ama sen de şöyle demiştin bak buraya kopyalıyorum ya da o mail’ini forward’lıyorum’ diye bana cevap yazmasına illet oluyorum. Ben kendi söylediklerimi de yazdıklarımı da sizin bana söylediğiniz her bir kelimeyi de hatırlıyorum. Özellikle bilimle uğraşan insanların bu kadar at gözlüğü takarak konuşmasını da hayretle karşılıyorum. Sevr Antlaşması mı imzaladık? Hammurabi Kanunlarını mı yazdık? Tevratın kutsal 10 emri miydi? Yoksa anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez dört ilkesi miydi söylediklerim?

Fikirler değişir, duygular değişir, şartlar değişir… duruma göre farklı bir yön çizilir, bir gün çok isteyerek aldığınızı öbür gün atarsınız, büyük konuştuklarınız hiç hesapta yokken başınıza gelir yutarsınız, biraz esnek olun yahu! İnsanlar ne büyük aşkla evlenip üç gelinlik giyip şamata patlatıyor, üstüne 40 gün sonra ayrılıyor. Ne diyelim? ‘Ama hani sen o çocuğa çok aşıktın öyle yazmıştın ya şu mesajında bak aşağıya kopyalıyorum’ (?)

-Geçen sene (ülkemizde) Spotify’da en çok dinlenen şarkıların ve şarkıcıların listesini çıkardım. Sonra ev arkadaşımla bir oyun oynadık:

Tanıyor musun?

Tanımıyorum.

Sen tanıyor musun?

Ben de tanımıyorum…

Ne kadar altyapısı zayıf, müzikaliteden yoksun şarkı varsa hit olmuş (iyileri tenzih ederim). Bir de rap-arabesk furyası başlamış ki sormayın... Gençlerdeki yüzeyselliğin getirdiği son nokta mıdır artık nedir bilmiyorum. Çünkü bizim zamanımızda rap'in bir hikayesi vardı, bir derinliği vardı. Sınıf farklılığına, fırsat eşitsizliğine ya da ötekileştirmeye isyandı, kokuşmuş düzenlere eleştiriydi… bir derdi vardı... Sonuç olarak ilk paragrafımda anlattığım reklamda ana fikir hatası olduğunu düşünüyordum. Burada ise ana fikir noksanlığı olduğunu düşünüyorum.

Hoş o-la-yım ol-ma-ya-yım gü-nah be-nim ki-me ne :G


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder