11 Nisan 2014 Cuma

Nice Yıllara


90’ların sonuna doğru, hani ben 7-8 yaşlarındayken, bir TV dizisinde tanıdım Defne Yalnız’ı; ama utanarak itiraf etmeliyim ki ismini yeni öğrendim. Eskiler daha iyi bilir Baskül Ailesi’nin sert mizaçlı Zerafet annesini, ya da Kaynanalar’ın tonton Döndü’sünü; ama çoğu onu sahnede görmemiştir, hem de tek kişilik bir oyunun kahramanı olarak, hem de 60’ını devirdikten sonra…



'Zerrin Karaman', zamanında pahalı olduğu hissedilen eşyalarla döşeli eski bir yalı dairesinde, son 7 yıldır mesleğini icra edemediği için kıt kanaat geçinen bir aktristir. O gün doğum günü olmasından ötürü elinden geldiği kadar hazırlık yaparak arkadaşlarını güzelce ağırlama telaşı içine girer, bir yandan da kulağı telefondadır acaba kim aradı, arayacak diye…
Zaman ilerledikçe, konukların geleceğine ya da dostların arayacağına dair beslenen ümit tükenmeye başlar. Sonunda kendinizi hayali bir doğum günü partisi içinde, Karaman’ın kalabalık yalnızlığını kutlarken bulursunuz. İçki servisleri, arkadaş çekişmeleri, sahte diyaloglar ne kadar gerçek bir kutlama havası yaratsa da aslında bu kandırmaca, kahramanın son oyunu, ‘Çok klasik biliyorum ama ne bilim insana umut veriyor’ diyerek adlandırdığı ‘Nice Yıllara’dır.
Bir stüdyo daire gibi hazırlanan sahnede yatak odası, oturma odası ve mutfak iç içedir. Duvarda asılı duran resimler, tiyatro afişleri, ve kulisi andıran aksesuarlar Karaman’ın geçmişinden ipuçları sunar. Medea’dan Leydi Macbeth’e kadar uzanan atıflar onun sanat birikiminin birer göstergesi olmasının yanında yalnızlığını paylaştığı öteki ben’leri olarak da karşımıza çıkar. İçinde bulunduğu yalan dünyada; hırs, rekabet, riyakarlık ve peşinden gelen yalnızlık, kahramanın gerçeğiyle kurmacasını hiç olmadığı kadar birbirine yaklaştırır.
Hikaye çok samimi, Defne Yalnız çok başarılı, özellikle karşısında biri varmış gibi konuştuğu sahnelerde gerçekten karşısında biri var zannediyorsunuz ki bu inandırıcılık, doğru zamanlama ve tecrübe değildir de nedir? Ama o telefon yok mu, o telefon çalacak diye karnıma ağrılar girdi, boğazım düğümlendi arkadaş. Tiyatroseverlerin bu oyuna gitmesini, düşünmesini, hem kendini hem de çevresini irdelemesini istiyorum.

NOT: Oyun sırasında Yalnız’ın okuduğu bir şiir var, sonunda şairin adını ve tarihi (1954) veriyor ancak ben ismi hatırlayamıyorum. Giden birisi bana o ismi yollarsa çok memnun olacağım:)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder