Sinefil, Boğaziçi
Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi aracılığıyla sinemasever öğrenciler
tarafından çıkarılan bir dergi. Mezuniyetimin ardından ufak bir tanıtımını
yaparak Mart-Mayıs dönemi yazımı paylaşıyorum. Vakit yetersizliğinden pek ilgilenememiş
olsam da dergicilik güzel bir uğraş tabi karakter sınırını aşmamak uğruna
cümleleri kırpılmış koyuna benzetmediğiniz sürece:G
Sinema
tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen Citizen Kane, yönetmen Orson Welles’in aynı zamanda yapımcılığını, senaristliğini
ve başrol oyunculuğunu da üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi. 1941 yılında
gösterime giren bu ABD yapımı film, ünlü medya patronu Charles Foster Kane’in ölümüyle
birlikte arkasında bıraktığı gizemi konu ediniyor. Genç gazeteci Jerry
Thompson, Kane’in ölmeden önce sarf ettiği son söz olan ‘Rosebud’ un anlamını
çözebilmek adına karakterin ailesi, arkadaşları ve çalışanlarıyla görüşerek bir
yandan Kane’in biyografisini çizerken diğer yandan da resmettiği biyografideki
eksik parça olan ‘Rosebud’u arıyor.
Kane’in
geçmişine yapılan yolculuk boyunca aslında karakterin görüneni ve gerçeğiyle
çelişki içinde bir hayat yaşadığını anlıyoruz. ‘Bu kadar zengin olmasaydım
gerçekten büyük bir adam olabilirdim.’ diyen Kane, parasıyla yatırım yapmak
yerine eğlenceli olacağını düşündüğü ‘Inquirer’ gazetesini kuruyor ve
yayıncılık ilkesi olarak şunu benimsiyor: ‘Bu
şehrin sakinlerine bütün haberleri dürüstçe veren bir gazete sağlayacağım.’
Oysa diğer yandan paranın ona verdiği güçle bir otorite kurmaya
çalışarak, kendini merkeze aldığı çemberde etrafındaki herkesi ve her şeyi onun
için dönmeye zorluyor. Öyle ki sahibi olduğu gazeteyi “İnsanlar ben ne dersem
onu düşünür” mottosuyla kumanda ederken eşi Susan’ın da isteksizliğine ve bir
türlü beğeni toplamamasına rağmen opera şarkıcısı olmasında ısrar ediyor.
Böylece o para ve şöhret sahibi, her istediğini elde edebileceği düşünülen medya
devi, hem iş dünyasında hem de aşk hayatında başarısızlığa uğrayarak mağlup
oluyor.
Bir başka
açıdan yaklaşıldığında, 8 yaşında annesi tarafından başka birinin vasisi altına
verilerek sevgi yerine para egemenliğinde büyümüş olmasına istinaden, Kane’in maneviyatının
bir türlü beslenememiş olduğunu görüyoruz. Bu yüzden içindeki sevme ve sevilme
arzusunu tatmin edemeyen Kane, ihtiyaç duyduğu sevgiyi de maddiyatını kullanarak
elde etmeye çalışıyor ve ilişkilerinde karşı tarafı da hüsrana uğratan bu
kontrol mekanizması onun giderek yalnızlaşmasına sebep oluyor. Filmin açılış ve
kapanış sahnesinde görünen “No
Trespassing” tabelasının işaret ettiği
tellerle örülü sarayı içinde tek başına ölmesi, karakterin ‘Xanadu’da inşa
ettiği o bireyselleşmiş ve insanlardan izole olmuş hayatını gözler önüne seren
bir nokta.
Filmde hikayeyi
derinleştirip ona esrarengiz hava katan sembolik bir dil kullanılmış. Bu sembolik
dilin destekleyicileri cam küre, heykeller ve kızak. Cam küre, Kane’in çocukluğu
ile arasında kurduğu bir bağ; çünkü cam kürenin içindeki görüntü, Thatcher
gelip onu almadan önce sokakta karla oynayan küçük Kane’i anımsatıyor. Aynı
zamanda cam küreyi ilk defa Susan’ın evine gittiğinde fark etmesi, Susan’ın
sıradan ve içten imajıyla annesini bütünleştirdiğini de gösteriyor. Heykeller, materyalizm
ile elde edilip kolayca kontrol edilebilen cansız varlıklar olduğundan,
insanlar tarafından terk edilip yalnızlaşan Kane’in çevresinde yarattığı yapay
bir kalabalık; yani bir nevi ‘güç’ kaynağı. Filmin sonunda ateşe atılan kızak
ise Kane’in çocukluğundan kalan tek parça ve Bernstein’ın gazeteci Thompson’a
verdiği röportajda “İnsan hatırlamayacağınızı
sandığınız birçok şeyi hatırlar.” sözüyle belirttiği gibi Kane’in hafızasına nüfus
etmiş önemli bir hatıra; kaybettiği çocukluğu, kazanamadığı sevgi ve mutluluğu,
Rosebud.
Citizen Kane’in sinema tarihinde önemli bir yer
edinmesinde başarılı bir senaryoya imza atılmasının yanı sıra sinemaya
getirilen yeniliklerin de büyük payı var. Etkili bir şekilde, özellikle Kane’in
insanlardan kendini soyutladığı sahnelerde, ‘deep focus’ tekniğinin kullanılması, kamera açılarının doğru şekilde ayarlanması,
ışık ve ses efektleri ile ‘flashback’lerin yoğun ve etkin bir formda sunulması
sinematografik açıdan getirdiği yeniliklere örnek gösterilebilir. Welles’ın
kadrosunu Hollywood starları yerine Mercury Theatre oyuncularından oluşturması
da kullandığı tekniklerin iyi performanslarla birleşmesini sağlaması, sahne ve
diyalogların akıcılığını artırması yönünden sinemaya kazandırılan bir başka
ivme.
Orson
Welles’ın Charles Foster Kane karakterini yaratırken kendi tecrübelerine
başvurması dışında, Harold McCormick, Howard Hughes gibi isimlerden ilham aldığı bilinse de genel
kanı Kane’in ABD’li gazete sahibi William Randolph Hearst’ün hayatını
yansıttığı yönünde. Her ikisinin de multimilyoner iş adamları olmaları ve siyasi
eğilimler taşımalarının yanı sıra filmde Kane’in “You provide the prose poems; I'll provide the
war" sözlerinin Hearst’e atfedilen "You furnish the pictures, and
I'll furnish the war" söylemiyle paralel olması ve Kane’in yalnızlık
sarayı Xanadu’nun Hearst’ün malikanesinin dıştan çekilmiş görüntüleri olarak
ekrana taşınması birer ipucu sayılabilir. Bunların dışında Kane’in ikinci eşi
Susan’ı opera şarkıcısı yapma yönündeki arzusu da tıpkı Hearst’ün metresi
Marion Davies’i drama aktrisi yapma doğrultusundaki çabasına benziyor [1].
1942 yılı Akademi Ödülleri’nde 9 dalda
adaylık bulunduran Citizen Kane’in en
iyi film Oscar’ını John Ford’un ‘How
Green Was My Walley’ filmine kaptırması, birçok otoritelerce yönetmen
Welles’ın medya patronu Hearst’ün hayatını ifşa etmesine bağlanıyor; çünkü gazetesinde Citizen Kane hakkında yayın yapılmasını
yasaklayan Hearst, zaten Hollywood’da suyu kaynamış olan Welles’ın iyice tepki
çekmesine önayak oluyor. Böylece Citizen
Kane Akademi Ödülleri’nden yalnızca en iyi senaryo kategorisinde kazandığı
ödülle evine dönüyor; ancak takip eden yıllarda filmin sinemaya getirdiği
inovatif soluk büyük takdir ve beğeni topluyor. 1989 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik
olarak önemli" filmler arasına girmeye hak kazanan Citizen Kane, 1998 ve 2007 yıllarında da American Film Institutes’ün ‘100 Years ... 100 Movies' listelerinde ön
sıralara geçerek sinema tarihine adını kazımayı başarıyor [2].
[1] http://www.filmsite.org/citi.html
[2] http://www.nytimes.com/movies/movie/9737/Citizen-Kane/awards
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder