"O, wonder!
How many goodly creatures are there here!
How beauteous mankind is! O brave new world,
That has such people in't!"
How many goodly creatures are there here!
How beauteous mankind is! O brave new world,
That has such people in't!"
Shakespeare 1610’lu yıllarda yazdığı
Fırtına adlı oyununda Miranda’ya bu
sözleri söyletir. Yıl 1932’ye geldiğinde ise Miranda’nın sözlerinden etkilenen Aldous
Huxley bir distopya yaratarak ona şu ismi verir: Cesur Yeni Dünya

Dünya Devleti’nde artık uygarlığın
nirvanasına ulaşmış olan topluluk, evlenmeyi, doğurmayı, anne-baba olmayı ilkel
ve müstehcen bulduğundan insanlar yapay döllenme ve bokanovski, bir nevi
tomurcuklanma, yöntemi ile çoğaltılarak kuluçkadan çıkarılır. Kuluçkadan çıkarılan
bebekler ‘alfa, beta, gama, epsilon‘ şeklinde sınıflara ayrılarak iş bölümünün
gereklerini yerine getirecek kadar zekaya şartlandırılır. Nasıl mı? Hipnopedya
adı verilen uykuda eğitim yöntemi ile. Mesela bir epsilon moronu olarak dünyaya
gelmeniz isteniyorsa ona uygun kalıpları siz uykudayken belli sıklıkta dinletirler.
Hatta bir moron için bu kadar oksijen yeter diyerek az oksijen vermeleri bile
mümkün:) Eğer Bokanovskileştirilebilen bir embriyodan doğduysanız da yüzlerce
ikizinizin olması kaçınılmazJ

Devletin çizdiği “cemaat,
özdeşlik, istikrar” çemberinde bireyler ‘birey’ olma bilincini kaybederek seri
üretim robotlarına dönüşürler; ancak diğer distopyalardan farklı olarak Devlet herkesin
mutlu olmasını sağlamıştır. ‘1 gramı bin musibet savuşturur’ diyerek dağıtılan ‘soma’
tabletleri ile keyfi yerine gelen, ‘herkes herkesindir’ anlayışıyla cinsel
dürtüleri tatmin edilen bir topluluğun hayatından şikayet etmesi pek de
beklenemez. Ancak bir fabrikada nasıl ki üretim hataları kaçınılmazsa burda da ‘kanına
alkol kaçtığı için’ sorun çıkaran ya da ‘uyku hastalığı aşısı’ unutulduğu için
tripanazomiden hayatını kaybedenler yok değil.
Aldous Huxley söylemek
istediklerini gerek doğrudan gerekse atıflar yaparak ama okuyucuya tokat
atarcasına bir etkiyle anlatıyor. Kitabın sonuna doğru gerçekleşen Mond ile Vahşi
arasındaki diyalog uygarlık-ilkellik çatışmasını iki taraflı gözler önüne
sermek açısından önemli. Şiddetle okunmasını tavsiye ettiğim bu romanda üstünde
durulmaya değer çok fazla nokta olduğundan burada kesiyorum. Bir parça merak
uyandırabildiysem ne mutlu bana!
Not: Ama bokanovskileştirilemeyen
bir embriyodan doğarsanız genotipinizin tek sahibi olabilirsiniz:G
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder