21 Eylül 2014 Pazar

'Hey Cesur Yeni Dünya'

"O, wonder!
How many goodly creatures are there here!
How beauteous mankind is! O brave new world,
That has such people in't!"

Shakespeare 1610’lu yıllarda yazdığı Fırtına adlı oyununda Miranda’ya bu sözleri söyletir. Yıl 1932’ye geldiğinde ise Miranda’nın sözlerinden etkilenen Aldous Huxley bir distopya yaratarak ona şu ismi verir: Cesur Yeni Dünya  

Cesur Yeni Dünya’nın anlatıldığı zaman dilimi F.S 632 yani Ford’tan 632 yıl sonrasına tekabül eder. Bizlerin günlük hayatta ‘Allah ya da Tanrı’ sözünü yerleştirerek kullandığımız kalıplar Ford’a uyarlanarak “Ford aşkına, Aman Fordum” şeklinde karşımıza çıkar. Peki bu Ford kimdir? dediğinizi duyar gibiyim. Tahminde bulunanlar ise evet doğru bildiniz. Avrupa ve Kuzey Amerika’yı saran dokuz yıl savaşlarından sonra yeni kurulan Dünya Devleti’nde tanrı ve tanrısal öğretiler ‘kasa’ya kilitlenmiş, Amerikalı otomobil üreticisi Henry Ford ve onun yayınları raflarda yerini almıştır. Aldous Huxley, herkesin çekindiği ’kutsal Fordhazretleri’ imgesiyle sanayi devrimi sonrası hızla ilerleyen Amerika’yı bir tehdit unsuru olarak gördüğüne ve bilimin eninde sonunda tüm dünyayı ele geçirecek ve yönlendirecek güç olduğuna işaret etmiştir.

Dünya Devleti’nde artık uygarlığın nirvanasına ulaşmış olan topluluk, evlenmeyi, doğurmayı, anne-baba olmayı ilkel ve müstehcen bulduğundan insanlar yapay döllenme ve bokanovski, bir nevi tomurcuklanma, yöntemi ile çoğaltılarak kuluçkadan çıkarılır. Kuluçkadan çıkarılan bebekler ‘alfa, beta, gama, epsilon‘ şeklinde sınıflara ayrılarak iş bölümünün gereklerini yerine getirecek kadar zekaya şartlandırılır. Nasıl mı? Hipnopedya adı verilen uykuda eğitim yöntemi ile. Mesela bir epsilon moronu olarak dünyaya gelmeniz isteniyorsa ona uygun kalıpları siz uykudayken belli sıklıkta dinletirler. Hatta bir moron için bu kadar oksijen yeter diyerek az oksijen vermeleri bile mümkün:) Eğer Bokanovskileştirilebilen bir embriyodan doğduysanız da yüzlerce ikizinizin olması kaçınılmazJ

Kitabın başında kuluçka ve şartlandırma işlemlerinin gerçekleştirildiği Londra Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi, KŞM, başkan Mustafa Mond tarafından yeni gelen öğrenci grubuna tanıtılır. Henüz kitabı yazmadan İngiltere’deki en büyük üretim merkezlerinden biri olan Imperial Chemical Industries’i gezen Aldous Huxley, KŞM’yi bu gezintiden esinlenerek tasarlamıştır. Seçtiği Mustafa Mond ismi ise Imperial Chemical Industries’in ilk başkanı olan Sir Alfred Mond’a bir göndermedir.

Devletin çizdiği “cemaat, özdeşlik, istikrar” çemberinde bireyler ‘birey’ olma bilincini kaybederek seri üretim robotlarına dönüşürler; ancak diğer distopyalardan farklı olarak Devlet herkesin mutlu olmasını sağlamıştır. ‘1 gramı bin musibet savuşturur’ diyerek dağıtılan ‘soma’ tabletleri ile keyfi yerine gelen, ‘herkes herkesindir’ anlayışıyla cinsel dürtüleri tatmin edilen bir topluluğun hayatından şikayet etmesi pek de beklenemez. Ancak bir fabrikada nasıl ki üretim hataları kaçınılmazsa burda da ‘kanına alkol kaçtığı için’ sorun çıkaran ya da ‘uyku hastalığı aşısı’ unutulduğu için tripanazomiden hayatını kaybedenler yok değil.

Aldous Huxley söylemek istediklerini gerek doğrudan gerekse atıflar yaparak ama okuyucuya tokat atarcasına bir etkiyle anlatıyor. Kitabın sonuna doğru gerçekleşen Mond ile Vahşi arasındaki diyalog uygarlık-ilkellik çatışmasını iki taraflı gözler önüne sermek açısından önemli. Şiddetle okunmasını tavsiye ettiğim bu romanda üstünde durulmaya değer çok fazla nokta olduğundan burada kesiyorum. Bir parça merak uyandırabildiysem ne mutlu bana!

Not: Ama bokanovskileştirilemeyen bir embriyodan doğarsanız genotipinizin tek sahibi olabilirsiniz:G





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder