13
Temmuz 1913… Balkan Savaşı kaybedilmiş, düşman Çatalca’ya kadar ilerlemişti.
İlk kez tattığı yenilginin ateşiyle koşup kalemine sarılan Selanikli çocuk
henüz 11 yaşındaydı. O yıl Mekteb-i Sultani’de, namı diğer Galatasaray Lisesi,
ortaokula başladı.
Sisli bir sabahtı henüz
Etrafı bürümüştü bir duman
Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!
Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükmet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor senden ümit
Etrafı bürümüştü bir duman
Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!
Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükmet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor senden ümit
Bahriye
Nazırı Cemal Paşa’nın, Nazım’ın denizciler için yazdığı “Bir Bahriyelinin
Ağzından” şiirinden etkilenmesi, Romantik Devrimci’ye Heybeliada Bahriye
Mektebi’nin kapılarını açan anahtar oldu; ancak
ne sağlığı ne de karakteri subay olmasına elverişliydi.
Musikim düdük
Hayatım deniz
Biz deryada gezeriz
Bize derler Turgutoğlu
Yakarız yıkarız biz cihanı
Ölüm karşımızdadır anbean
Vatan uğrunda ederiz feda-yı can
Topumuzdan çıkan gülle
Eder her tarafı tarümar
Vatan uğrunda feda-yı cana
Benim gibi çok kişiler var
1920’de
Alemdar gazetesinin açtığı yarışmada “Bir Dakika” adlı şiiriyle birinci oldu.
…
Bilemem nasıl oldu
geldi ki öyle bir an
Yenilmez bir haz duyup denize atılmaktan
Kurtulmak ne kolaymış faniliğimden dedim
Doğruldum atılırken bir dakika titredim
Bir dakika sonsuzluk doldu taştı gönlümden
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden.
Yenilmez bir haz duyup denize atılmaktan
Kurtulmak ne kolaymış faniliğimden dedim
Doğruldum atılırken bir dakika titredim
Bir dakika sonsuzluk doldu taştı gönlümden
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden.
İstanbul’un
işgali’nin ardından gençliği milli mücadeleye çağıran mısraları Mustafa Kemal
Paşa’ya kadar ulaştı.
“Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna
sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız.”
Şiirlerinin gördüğü
takdir sebebiyle cephe yerine Bolu’da öğretmenliğe gönderilen Hikmet’in burada
düşünce sistemi hoş karşılanmadı. Bunun üzerine arkadaşı Vala Nurettin’le
gittiği Moskova’da ekonomi ve sosyoloji eğitimi gördü. İlk şiir kitabı 28 Kanunisani’nin
yayınlanmasının ardından ülkeye geri dönerek Aydınlık Dergisi’nde yazmaya
başladı.
Şiirleri, yazdıkları
ve siyasi görüşleri yüzünden defalarca yargılanan, 12 yıl hapis yatan ve
nihayetinde Türk vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet, kalan ömrünü sürgünde
memleket hasretiyle geçirdi.
Dört nala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…
Nazım Hikmet’in sevdasını, zamanında kendisiyle aynı
yolda yürüyen arkadaşları Kerem’in Aslı’ya duyduğu aşka benzetmiştir. Kerem,
Aslı’nın mintanındaki düğmeleri her açtığında düğmeler tekrar iliklenir, birkaç
kez denemesine rağmen çabaları sonuç vermeyince de bir ‘ah’ çekerek ağzından
yayılan ateşle can verir.
Mavi gözlü adamı devleştiren de ona "Vazgeç bu sevdadan, görmüyor musun daha beter
yakacaksın başını, fazla gelir sana bu yaşam tarzı" diyen eski yoldaşlarına verdiği Kerem Gibi yanıttır:
Hava kurşun
gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
Yıl 2009… Bana ilerde
ne olmak istiyorsun diye soran bir hocam Nazım Hikmet’in ‘Yaşamaya Dair’
şiirini okuyor ben de kendimi o “kocaman gözlükleri beyaz önlüğüyle bir
laboratuarda insanlar için ölebilecek” olan kız çocuğu olarak hayal ediyorum. Hiç
ölmeyecek gibi yaşayan ama ölmekten de korkmayan… Aklıma ‘Delikanlım’ geliyor,
hani yıldızları bir daha göremeyebileceğini
düşünen Deniz Gezmiş’in kendini o delikanlıyla nasıl özdeşleştirdiği geliyor,
bir daha seviyorum Nazım’ı… hakkında ne yazsam az geliyor o yüzden sadece ölmediği
için doğumunu kutluyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder