‘Her
ölüm erken ölümdür’ der Süreya…
Geriye
keşke’ler, acaba’lar kalır, bir de hatıralar… Bugün benim en buruk doğum günüm…
Canım babaannemi kaybedeli üç gün oldu… Onun ismini taşıyorum ben… Kafamda onun
her kapıyı açıp beni karşısında gördüğünde ‘ooo hele şükür geldin’ diye sitem
edişi, sonra da gülerek sarılıp ‘hoşgeldin’ diyerek kocaman öpüşü… Oturduğumuzda
konuşacak konu bulamadığımızda ise çocukluğunda öğrenip hiç unutmadığı o güzel manileri
arka arkaya dizerek söyleyişi… Bazılarını hala dinliyorum kayıttan ama çoğunu
kaydetme fırsatı bulamadan göçüp gitti bu dünyadan… Son senemizde bulaşıcı
hastalık korkusuyla ya da bahanesiyle mi bilmiyorum doğru dürüst vakit
geçiremedik birlikte… Keşke daha fazlasını yapabilseydim, daha fazla
görebilseydim onu ama elimden bir şey gelmedi. Yine de sahip olduğumuz anılara
sığınıyorum. Arka bahçede toplanıp gırgır şamata yaptığımız günler, kuzenlerle salıncağı
kapmak için koştururken babaannemin çoktan salıncağa yerleştiğini görüp
hayıflanmalarımız, yazları bahçede bütün aileyi toplayarak yaptığımız tiyatro
gösterileri, Şile’yle başlayıp Ömerli’yle biten pikniklerimizdeki mangal
keyifleri, amcamın dükkanındaki yılbaşı eğlenceleri, babaannemin bir ekmeği döndürerek
yaptığı gutlar, her Kurban bayramı kesilen etten yaptığı kızartmaların tadı,
ne çok şey kaldı çocukluğumuzda… İşte o kalabalık aileyi, etrafında koşturan
çocukları ne çok severdi babaannem… Yaşama isteği ve direnci de çok yüksekti, hastane
yatağında kıvranırken bile söylediği son söz ‘Allah büyüktür’ oldu. Hep umutla
tutunmaya çalıştı hayata, hiç şikayet etmedi. Kimseye sesini yükselttiğini
duymadım, kalp kırdığına ya da kötü konuştuğuna şahit olmadım. Bizi hep el
üstünde tuttu, destekledi, iyi olmamız için dualar etti. Bütün çocukları ve torunları
olarak hepimiz ondan razıydık, inşallah o da bizden razı gitmiştir. Seni
seviyoruz ve özlüyoruz babaanne... Işıklar içinde uyu, ismin bana emanet...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder