Johannes
Gutenberg denilince birçok kişinin aklı lise yıllarındaki tarih derslerine gider
herhalde. Çoğunuz bu ismi ‘matbaa’yla ilişkilendirerek hatırlarsınız. Matbaa’yı
mı bulmuştu diye soracak olanlar için de söyleyeyim Gutenberg doğmadan
yüzyıllar önce Uzakdoğu’da Çinliler matbaa kullanmaya başlamış bile. Gutenberg
ise 1450 yılında hareketli parçalar ile basım tekniğini Avrupa’ya getirip
modern matbaacılığın başlamasına vesile olmuş. Daha sonradan ‘tipo baskı’ adı
verilen bu yöntemle Gutenberg, metal alaşımlardan yaptığı harfleri düzenleyerek
baskı yüzeyi oluşturmuş ve bu yüzeyi silindir yardımıyla mürekkeplendirerek kağıda
bastırmış.
Basım çalışmalarını
finanse etsin diye Johann Fust’la ortaklık kuran Gutenberg, ilk kitap baskısını,
‘Kırk İki Satırlı Kutsal Kitap’ olarak bilinen Latince eser, 1455’te
tamamlamış.
Yolu bu
Alman mucidin memleketi olan Mainz’e düşenler için Gutenberg Müzesi’nde tarih
boyunca kullanılan baskı aletleri, makinaları ve basılan eserlerin örnekleri
mevcut. Müzenin en alt katında ise Gutenberg’in basım tekniği konuşmaya meraklı
tonton bir amca tarafından canlandırılarak anlatılıyor.
O tonton amca da kendisine sahnede yardım etsin diye izleyicilerden
birini yanına çağırıyor. Bu sefer, Almanca bilmeyen tek kişi bendim diye mi
artık nedense, piyango bana vurdu. Sonuç itibariyle ‘Gutenberg Kutsal Kitabı’ndan
bir sayfa basmış oldum, adam da sarıp bana hediye etti. Teşekkür ederken iki güne kurur açarsın
demişti. Bavulumda 3-4 haftadır ordan oraya sürüklenen ruloyu bugün açabildim
sonunda:G