Bilenler
bilir, Mithat Alam Film Merkezi’nde dönem boyunca oyuncu, yönetmen ya da
senaristlerle söyleşiler gerçekleştirilir ve bu söyleşiler kaydedilerek
arşivlenir. Geçen ay katıldığım Okan Yalabık söyleşisi vasıtasıyla keşfettiğim
ve 7. sezonunda keşfettiğim için utandığım ‘Metot’ adlı oyunla uzun bir ara
verdiğim yazın hayatıma dönüş yapıyorum. İspanyol yazar Jordi Galceran
tarafından kaleme alınan ve 2005 yılında ‘The Method’ ismiyle sinemaya
uyarlanan bu oyun Semaver Kumpanya tarafından sahneleniyor. Ayrıca Ankara
Devlet Tiyatroları’nda ‘Grönholm Metodu’ adıyla yer bulan bir versiyonu da var.

Bir
şirketin toplantı salonunda iş görüşmesi için beklemekte olan 4 aday çeşitli
psikolojik sınavlara tabi tutularak gözlemlenmektedir. İşi kapmak için yarışan
adaylar her ne sebeple olursa olsun binayı terk etmeleri durumunda süreç dışında
bırakılacaktır. Şirket onların ne kadar iradeli ve değerlerine sahip çıkan insanlar olduğunu mu yoksa kurumun çıkarlarını gözeterek hareket edip edemeyeceklerini mi ölçmektedir? Özel hayatları ve kariyerleri söz konusu olduğunda öncelikleri hangisi olacaktır? Nelerden vazgeçebilecek, ne kadar adil ve toleranslı olabilecek ya da ne kadar iyi rol yapabileceklerdir?
Oyunun yazarı Galceran, ‘Gronholm Method of Elimination’ olarak bilinen I. Dünya Savaşı sonrasında Alman ordusunun subay alımlarında adayları daha iyi değerlendirmek amacıyla uyguladığı psikolojik testlerden ilham almış. Gronholm isminin nereden geldiğini ise bulamadım, sadece kulağa hoş geldiği için öyle denmiş bile olabilir. Kaynağı olan biri bana gönderirse seve seve eklerim.
Oyunun yazarı Galceran, ‘Gronholm Method of Elimination’ olarak bilinen I. Dünya Savaşı sonrasında Alman ordusunun subay alımlarında adayları daha iyi değerlendirmek amacıyla uyguladığı psikolojik testlerden ilham almış. Gronholm isminin nereden geldiğini ise bulamadım, sadece kulağa hoş geldiği için öyle denmiş bile olabilir. Kaynağı olan biri bana gönderirse seve seve eklerim.
Zorlu PSM'de izlediğim oyunda, oyuncuların performansları genel olarak başarılı ancak Serkan Keskin verdiği gerçeklik
duygusu ve doğru zamanlama konusunda bir hayli öne çıkıyor. Kendisini ‘İtirazım
Var’ filminden beri birçok yapımda takip etmiş bir izleyici olarak sahnede de bir o
kadar iyi olduğunu gördüğüme ayrıca sevindim. Dekor ve müzik kullanımı konusunda
ise oyunun geliştirilebileceğini düşünüyorum. Özellikle efekt anlamında oyuna uygun
sesler entegre edilirse daha etkili olabilir. Oyunun tek perde olarak sahnelenmesi gerilimin dozajını artırması bakımından çok mantıklı bir karar olmuş. Seyircinin adaylarla birlikte aynı şaşkınlığı ve sıkılganlığı yaşaması, bir sonraki aşamada ne olacak diye meraklanması ya da ben olsam nasıl tepki verirdim dediğinde kendini temsil eden birini bulması da 150 dk yerinde oturması için iyi bir sebep sunuyor.
Gelelim
testlere… Duvara monte bir dolabın açılıp kapanmasıyla gelen zarflar içinde adaylara
çeşitli görevler veriliyor. İlk olarak aralarından birinin o şirketin insan
kaynakları departmanında çalışan bir psikolog olduğu bildirilerek onun
kim olduğunu bulmaları isteniyor. Birinin içerden olduğunu öğrenen adayların
tavır ve tutumlarının hemen nasıl değiştiğini görüyoruz. Birlikte hareket ederek
sonuca ulaşmaları mı, akıl oyunlarıyla rakiplerini ekarte ederek farklarını ortaya koymaları mı gerektiğini
sorgulayan adaylar 10 dk içinde hünerlerini ortaya koyuyor. Oyunun heyecanını bozmamak
adına diğer testleri yazmayacağım. Adaylar kendi değerleriyle kurum değerleri,
kendi çıkarlarıyla kurum çıkarları arasında kalacakları, kararlarını ve hatta
kimliklerini sorgulayacakları bir girdaba düşüyorlar.
Günümüz özel sektör
ve akademi dünyasında maruz bırakıldığımız testler, mülakatlar ya da sunulan koşullar da bütün bunlardan çok farklı değil. Bağımsız çalışarak bir işi
yürütebileceksin ama aynı zamanda iyi bir takım oyuncusu olacak, takımın
dengelerine göre bir sonraki hamleni belirleyeceksin. Senin kendini geliştirmen, ilerlemen umurumuzda
değil, sen bize hizmet edeceksin. Alınan kararları sorgulamayacak, her görevi
kabul edecek, her türlü saçmalığı görmezden geleceksin. Çünkü oyunun özü ve son
iki senede yaşadıklarımdan sonra iyice anladığım gerçek şu cümleden ibaret: ‘Biz
orospu çocuğu gibi görünen iyi bir insan aramıyoruz, biz iyi bir insan gibi
görünen orospu çocuğu arıyoruz.’
Not: Metot kelimesi ek aldığında sert ünsüz yumuşamasına uğrar: Metot/Metodu