-Suçlu diyenler?
Çoğunluğun aldığı bir karar her zaman doğru mudur? Gerçeğe ulaşmaya çalışan kimse yeterince sorgulamış, bütün olasılıkları hesaplayıp kafasındaki tüm soru işaretlerine cevap bulmuş ve yapbozun eksik parçalarını yerine oturtmuş mudur? Yoksa gerçek, düşünmediklerimiz, hesaba katmadıklarımız, içini deşip kurcalamadığımız şüphelerimizde mi saklıdır?
‘Şüphe değil
kesinliktir insanı deli eden’ der Nietzsche. ‘On İki Öfkeli Adam’ da, sanığın
suçlu olduğunun kabul gördüğü bir jüride karara muhalif duruş sergileyen bir jüri
üyesinin ‘kesinlik’i sorgulayışını ve ‘adalet’in seyrinin nasıl bakışaçısına
göre değiştiğini ele alır.
Yaşları,
ideolojileri, sosyal statüleri ve kimlikleri farklı olan on iki jüri üyesi 19
yaşındaki cinayet zanlısının suçlu olup olmadığına karar vermek için bir masa
etrafında toplanır. İlk oylamada sanığı suçlu addeden jüri, üyelerden birinin
genç bir delikanlıyı elektrikli sandalyeye götürecek kararı yeterince
tartışmadan almak istememesi üzerine yaşananları irdelemeye başlar. Mahkemeye
suç aleti olarak sunulan bir bıçak, cinayeti gördüğünü ve duyduğunu iddaa eden tanıklar
ve gencin suça eğilimi düşünüldüğünde acaba gözden kaçan detaylar ve delillerin
dayanak noktalarındaki boşluklar jürinin önyargısını kırmaya yetecek midir?
Sidney
Lumet’in 1957 yapımı ‘12 Angry Man’ sinema filminden uyarlanan oyun, aslına
sadık kalınarak iyi performanslar eşliğinde sahneleniyor. Tabi sinema damarım
ağır bastığından, üstelik çok sevdiğim bir film olmasından ötürü kıyaslama
yapmam doğru olmasa da tek bir mekanda, kaotik bir durum ve diyaloglar
üzerinden akan bir filmi gözlerimi kırpmadan izlediğim tek örnektir.
Tiyatrosunu da aynı etkileyicilik olmasa da bir o kadar ilgiyle takip edebildiysem
ilk defa izleyecek olanlar çok beğenecek diye umuyorum.
Oyunu benim
açımdan önemli kılan diğer bir özelliği ise jüri üyelerinin karar verme
mekanizmalarının yaşadıkları hayatlar ve taşıdıkları kimliklerle paralel bir
şekilde işlenmesi. Böylece fikirleri ve algıları yaşam tarzı, karakteristik
özellikleri ve tecrübeleriyle beslenen jüri üyeleri, ancak kendi
zayıflıklarıyla veya hassas noktalarıyla yüzleştikten sonra önyargılarını bir
kenara bırakıp yorum yapabiliyorlar. ‘Bir hiç olmak üzücüdür beyler. İnsanlar
hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak
isterler.’ diyen yaşlı jüri üyesinin tanıkla kendini özdeşleştirmesinde olduğu
gibi.
Oyunda bir
kubbe gibi tasarlanan oda, merkezdeki saat ve gökyüzü teması başarılı; ancak kapı arkası görünmeyecek
şekilde ya da sahne arkasında kalacak şekilde bir tasarım yapılsa oyunun atmosferine daha uygun olabilir.
Işıklar keza vurguyu artırmak için, savunma ve kızgınlık anlarında, daha etkili
kullanılabilir. Ayrıca oyun zaten çok akıcı ve bilmeyenler için merak
uyandırıcı, illa bir yerlerine espri sıkıştırılmaya çalışılması gerekmiyor.
Gülmesek de olur yani beyler, sessizliğimiz sizi korkutmasın:G Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum ve tiyatroseverlere gidip görmelerini tavsiye ediyorum.
Not: Çocuğun
kesinlikle ‘suçsuz’ olduğuna inanmıyorum ama bence de ‘suçlu değil’:G