“Var olmak
mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! Demesi mi?...”
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! Demesi mi?...”
Danimarka prensi Hamlet, babasının ölümü
üzerine annesi Gertrude’un, amcası Claudius ile evlenmesini kabullenememekte,
bu zamansız ve yakışıksız evlilik neticesinde kederlenmektedir. Bir gece vakti
Kral Hamlet’in hayaleti oğluna görünür. Tahtına ve karısına sahip olan Claudius
tarafından öldürüldüğünü söyleyerek oğlundan intikamını almasını ister. Gördüklerinden
ve duyduklarından emin olamayan prens Hamlet ise onu melankoliye sürükleyen bu intikam
ateşi ve vicdan muhasebesi ikilemi arasında kalarak kendi benliğine hapsolur.
Devlet Tiyatroları’nda farklı bir yorumla seyirciye
sunulan Hamlet oyunu, karakterleri tek kişiye indirgenerek, Bülent Emin Yarar’ın
tecrübeyle yoğrulmuş omuzlarına yüklenmiş. Sıkça ‘Profesyonel’ oyunundan
hatırladığımız Yarar, karakterden karaktere yaptığı geçişlerle, gerek oyuncu
gerekse anlatıcı olarak altından kalkılması çok zor bir işi başarmış. Bir başka
deyişle, her tiyatrocunun yer almak isteyeceği bir Shakespeare oyunundaki tüm
rolleri kapmış:G
Orjinal metnine sadık kalınarak, epik ve çokça
dramatik bir üslupla işlenen oyun, yaşam ve ölüm üzerine barındırdığı
monologların yanı sıra iyilik, kötülük, etik ve hatta güzellik kavramlarını sorguluyor.
Hamlet’in onu intikam eylemini gerçekleştirmekten alıkoyan ‘kesinlik ihtiyacı’
oyunun temasını oluştururken, karakterle içselleşmemizi sağlayan diyaloglar onun
aynı zamanda duygusal bir buhran içinde olduğuna işaret ediyor.
Bülent Emin Yarar, istiridye kabuğunu andıran
sahneden adeta bir inci tanesi gibi parıldayarak çıkıyor. Dışı kırmızı içi
siyah olan bu dekor, intikamın kanlı ateşine ve ölümün koyuluğuna bir gönderme
olabilir. Öte yandan istiridye Eski Yunan’da evliliği sembolize etmek için
kullanılıyormuş. Tabi ilgisi olmayabilir; çünkü dekoru mücevher kutusu olarak
yorumlayanları da gördüm. Bunun dışında karakterlere eşlik etmesi için kılıç, taç,
kitap, mendil gibi nesneler kullanılıyor. Sahneler arasındaki
geçiş ise muazzam ışık efektleri ile yan flüt, marakas ve perküsyon barından (yanlış bilmiyorsam) oluşan canlı müzik ile sağlanıyor. Yarar’ın makyajı
ve kostümü de oldukça başarılı.
Bilet bulması benim için 3 yıl süren bu oyunda
sizlere tavsiyem, gitmeden önce ya Hamlet’in kitabını okuyun ya da oyunun
canlandırmasını izleyin. Yoksa bu tek kişilik oyun anlamsız ve kopuk gelebilir,
tat alamazsınız. Bir diğer uyarım da bilin ki oyun çok çok az güldürü öğesi
içeriyor; ancak görsellik, oyunculuk ve oyunun şiirselliği oldukça etkileyici.
Not: Oyun sırasında aklıma yıllar evvel bir ‘Critical
Reading’ dersinde izlediğim ‘Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler’ filmi geldi.