5 Mart 2016 Cumartesi

Hamlet

“Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! Demesi mi?...”

Danimarka prensi Hamlet, babasının ölümü üzerine annesi Gertrude’un, amcası Claudius ile evlenmesini kabullenememekte, bu zamansız ve yakışıksız evlilik neticesinde kederlenmektedir. Bir gece vakti Kral Hamlet’in hayaleti oğluna görünür. Tahtına ve karısına sahip olan Claudius tarafından öldürüldüğünü söyleyerek oğlundan intikamını almasını ister. Gördüklerinden ve duyduklarından emin olamayan prens Hamlet ise onu melankoliye sürükleyen bu intikam ateşi ve vicdan muhasebesi ikilemi arasında kalarak kendi benliğine hapsolur.


Devlet Tiyatroları’nda farklı bir yorumla seyirciye sunulan Hamlet oyunu, karakterleri tek kişiye indirgenerek, Bülent Emin Yarar’ın tecrübeyle yoğrulmuş omuzlarına yüklenmiş. Sıkça ‘Profesyonel’ oyunundan hatırladığımız Yarar, karakterden karaktere yaptığı geçişlerle, gerek oyuncu gerekse anlatıcı olarak altından kalkılması çok zor bir işi başarmış. Bir başka deyişle, her tiyatrocunun yer almak isteyeceği bir Shakespeare oyunundaki tüm rolleri kapmış:G


Orjinal metnine sadık kalınarak, epik ve çokça dramatik bir üslupla işlenen oyun, yaşam ve ölüm üzerine barındırdığı monologların yanı sıra iyilik, kötülük, etik ve hatta güzellik kavramlarını sorguluyor. Hamlet’in onu intikam eylemini gerçekleştirmekten alıkoyan ‘kesinlik ihtiyacı’ oyunun temasını oluştururken, karakterle içselleşmemizi sağlayan diyaloglar onun aynı zamanda duygusal bir buhran içinde olduğuna işaret ediyor.

Bülent Emin Yarar, istiridye kabuğunu andıran sahneden adeta bir inci tanesi gibi parıldayarak çıkıyor. Dışı kırmızı içi siyah olan bu dekor, intikamın kanlı ateşine ve ölümün koyuluğuna bir gönderme olabilir. Öte yandan istiridye Eski Yunan’da evliliği sembolize etmek için kullanılıyormuş. Tabi ilgisi olmayabilir; çünkü dekoru mücevher kutusu olarak yorumlayanları da gördüm. Bunun dışında karakterlere eşlik etmesi için kılıç, taç, kitap, mendil gibi nesneler kullanılıyor. Sahneler arasındaki geçiş ise muazzam ışık efektleri ile yan flüt, marakas ve perküsyon barından (yanlış bilmiyorsam) oluşan canlı müzik ile sağlanıyor. Yarar’ın makyajı ve kostümü de oldukça başarılı.

Bilet bulması benim için 3 yıl süren bu oyunda sizlere tavsiyem, gitmeden önce ya Hamlet’in kitabını okuyun ya da oyunun canlandırmasını izleyin. Yoksa bu tek kişilik oyun anlamsız ve kopuk gelebilir, tat alamazsınız. Bir diğer uyarım da bilin ki oyun çok çok az güldürü öğesi içeriyor; ancak görsellik, oyunculuk ve oyunun şiirselliği oldukça etkileyici.   





Not: Oyun sırasında aklıma yıllar evvel bir ‘Critical Reading’ dersinde izlediğim ‘Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler’ filmi geldi.


Filmde, sevgili amca Claudius ile anne Gertrude, Hamlet’in melankolik ruh halini anlayıp çözümlesinler diye onun çocukluk arkadaşları Rosencratz ve Guildenstern’i getirtiyorlardı. Rosencrantz’ı Gary Oldman, Guildenstern’i de Tim Roth canlandırıyor. (Hem de Guildenstern’i Gary Oldman, Rosencrantz’ı Tim Roth canlandırıyor, izleyenler anlar:G) Bu ikili, paranın yazı-tura gelme olasılığını, yerçekimini vs absürd ve zekice yazılmış diyaloglarla ölçüp varoluşçuluğu ve kaderciliği sorguluyor. Kelime oyunuyla tenis maçı yapmak da postmodernlikte zirve olsa gerek, yeri gelmişken kutluyorum:G